Palea: Üst glumella. bak. Glumella.
Paleontoloji :  Fosilleri inceleyen, yaşları ve anatomik yapıları hakkında fikir yürüten bilim dalı.
Palizat Hücreleri : Yaprağın üst epidermisine yakın mezofil tabakası içine yerleşmiş olan sık silindirik hücre tabakası.
Palmapinnat: Ana yaprak sapı ucundan ikinci derecedeki eksenler üzerinde karşılıklı olarak tüysü yaprakcıkların bağlanmasından oluşan bileşik yaprak.
Palmat: Elsi, el şeklinde, elsi bileşik yaprak. Üçten fazla parçanın veya yaprakçığın yaprak sapındaki tek noktadan ışınsal olarak çıkması.
Palmatifit: Elsi bölmeli. Yaprak ayasının üçte birinden az bir şekilde parçalanması.
Palmatilobat: Elsi loplu. Yaprak ayasının hafif şekilde loplar meydana getirmesi.
Palmatîpartit: Elsi parçalı, yaprak ayasının yarısından biraz fazla bir şekilde parçalanması.
Pandurat: Keman şeklinde. Ayası keman şeklinde olan basit yaprak.
Panikula: Bileşik salkım. Yan dallan tekrar dallanmış bir rasemoz.
Pankreas :  Genel olarak midenin sol yanında yer alan, hem iç salgı hemde dış salgı ile görevli olan karma bez.
Pankreas:    Bünyesinde   besin   maddelerini    sindirecek    enzimlerin    depolandığı    vücut organı. 
Papilios: Kabarcıklı. Yüzeyi küçük kabarcıklarla kaplı olan.
Papilla: Tomur. Koni biçimindeki herhangi bir çıkıntı. 
Papovaviridae  İnsanlarda tümörleri uyaran ve bazı hayvanlarda kansere neden olan, 40-57 nm büyüklükte, çift iplikli DNA içeren, kılıfsız, ikozahedral şekilli bir virüs familyası. 
Papus, pappus: Körçanak, körkaliks. Compositae familyasındaki çiçeklerde görülen pulsu, tüysü veya tüylü-tüylü yapıdaki çanak. Körçanak, kapçık (aken) tepesinde bulunur.
Parafiletik: Birden fazla atadan köken almış. 
Parakarp ginekeum: Sinkarp ovaryumlarda karpellerin sadece kenar-lanndan birleşerek tek gözlü ovaryum meydana getirmeleri.
Parakoralla: Korolla bağlı olan ve korollanın iç kısmında gelişen halka şeklinde değişik renkteki yapı.
Paraliz Felç. Sinirdeki harabiyet nedeniyle ait olduğu kas veya kasların görev yapamama hali.
Paramilum : Euglena’larda kimyasal bakımdan hem nişasta hem de glikojenden farklı olarak karbonhidrat biriktiren cisimcik.
Paramyxoviridae  Hayvanlarda bazı hastalıklara neden olan, 150-300 nm büyüklüğünde tek iplikli RNA içeren, kılıflı, kılıf üzeri çıkıntılar taşıyan bir virüs familyası. 
Parankima (Y. Para-yanında+En-içinde+Khein-dökmek) : Az özelleşmiş, ince çeperli, klorofil içeren ve tipik olarak oldukça gevşek yapıdaki bitki hücreleridir. Fotosentezde ve besinlerin depolanmasında iş görür.
Parankima: Bitkilerde diğer dokuların arasını dolduran temel doku.
Parankima: İnce duvarlı, nisbeten farklılaşmamış hücrelerden oluşan, yapı ve görevi değişebilen, yumuşak bitki dokusu, parankima. Yassı solucanlarda kas tabakasıyla bağırsak arasında bulunan çeşitli hücrelerden oluşmuş sert doku. Bir organın zemin dokusu. 
Parankima:Bitkilerdeki diğer dokuların arasını dolduran temel doku.
Parapod: Her vücut segmentinin yanında, bir çift halinde bulunan ve yer değiştirmeye yarayan yapılar.
Parapodlar (L . Para-öte+Y. Podion-ayak) : Poliket’lerin her segmentinden yanal olarak çıkan kalın kıllı, çift yassı uzantılar.
Parasempatik (Y. Para-yanında+Sym-ile+Pathos-duygu) : Otonom (istemsiz) sinir sisteminin bir bölüm(bölümü). Sinir lifleri beyinden ve omuriliğin kalça bölgesinden çıkar ve belli başlı iç organları donatır.
Parasempatik: Organların çalışmasını yavaşlatıcı etki yapan otonom sinir sisteminin bölümü.
Paratip: İlk yayında tanımlanmış holotip ve isotiplerden başka gösterilen örnekler.
Paratiroidler (Y. Para-yanında+Thyreoeides-kalkan biçiminde) : Tiroid bezinin içine yerleşmiş olan küçük, bezelye büyüklüğündeki bezler. Bu bezlerin salgıları vücudun kalsiyum ve fosfor metabolizmasını düzenler.
Paratroit hormon :  Paratroit bezinden salgılanan, kalsiyumun bağırsaktan emilimini, böbreklerden atılmasını, kemiklerden serbest hale geçirilmesini ve hücreler arasındaki kalsiyum iyon konsantrasyonunu kontrol eden hormon.
Parazit  Asalak. Canlı bir konakçı üzerinde yaşayarak ondan beslenen organizma. Obligat parazitler her zaman bir canlı konakçıda bulunmak zorundadır. Saprofitin tersi. Ayrıca bakınız; saprofit. 
Parazit: Başka türden bir canlının içinde veya üzerinde, kendisine besin veya barınak sağlayacak şekilde ancak aynı zamanda da diğer canlıya da zarar verecek şekilde yaşayan organizma, asalak. 
Parazitlik (Y. Parasitos-başkasının sofrasından geçinen+İsmos-koşul) : Asalaklık. Hem bitki hem de hayvanlar arasında görülen heterotrof beslenme tipi. Parazit, bitki ya da hayvanın vücudu üzerinde ya da içinde yaşar ve bunlardan besinin sağlar.
Paripinnat: Çift sayıda yaprakçığı bulunan tüysü bileşik yaprak. Yap-rakçık adedi çift sayıdadır. Yaprakcıkların bağlı olduğu ekseni ucunda yaprakcık bulunmaz.
Parşümenkağıt :   Yağlı kağıt.
Partenogenez (Y. Phartenos-bakire+Genesis-soy) : Döllenmemiş bir yumurtanın ergin bir organizmaya gelişmesi. Bu tip çoğalma bal arısı, eşek arısı ve bazı Arthropoda’lar arasında yaygındır.
Partenogenez: Döllenmemiş yumurtadan yeni bir birey oluşması şeklindeki üreme şeklidir. 
Partenogenez:Yumurtanın, döllenmeden yeni canlı meydana getirmesi.
Parturisyon (L . Parturito-çocuk doğurma) : Çocuk doğurma olayı.
Parvoviridae  Embriyo ölümleri ve gastroenteritis hastalığına neden olan, küçük, 18-25 nm çapında, tek iplikli DNA içeren, kılıfsız, ikozahedral şekilli bir virüs familyası. 
Paryetal plasentasyon: Tohum taslakları ovaryumun iç çeperi üzerindedir.
Pastörizasyon  Basınç altında olmadan (normal atmosfer basıncında) yapılan ve dolayısı ile suyun kaynama sıcaklığı olan 100 C altında yapılan ısıl işlem uygulaması. Bu işlem ile sporlu bakteriler dışındaki mikroorganizmaların öldürülmesi esas alınır. İçme sütü ve meyve suyu pastörize edilmekle beraber, meyve suyunda yüksek asitlik nedeni ile öldürücü etki daha fazla olur. 
Pastörize etmek :   Önce  100°C  de  kaynatmak,  sonra 0 C'de soğutmak. 
Patojen  Hastalık yapan herhangi bir mikroorganizma. 
Patojen :   Hastalık yapan. 
Patojen: Hastalık yapıcı özelliği olan mikro organizma. 
Patojen: Zararlı, hastalık yapıcı. 
Patoloji: Hastalık bilimi. Hastalığın nedenlerini araştıran uzmanlık dalı.
Patolojik   Hal:    Hastalıklı durum. 
Patulin  Penicillium, Aspergillus ve Byssochlamys cinslerine giren küfler tarafından oluşturulan toksin.  .  
PCR  Polimeraz zincir reaksiyonu. DNA 'nın istenilen bir parçasının in vitro koşullarda primer denilen 15-20 nükleotitlik bir oligonükleotit dizisi kullanılarak, sıcaklığa dayanıklı enzim yardımı ile çoğaltılması. DNA önce iki ipliğe ayrılır ve primerle birleştirilir, bu işlemin defalarca tekrarı ile  istenilen genlerin milyonlarca kopyası yapılır.
Pedat: Elsi yaprağa benzemekte ancak üç ana loptan meydana gelmiş olup yanlardaki iki lop ise tekrer loplara ayrılmıştır.
Pedisel: Çiçek sapı, çiçekcik sapı. Bir tek çiçeği taşıyan sap. Bir çiçek kümesindeki tek bir çiçeğin sapı.
Pedunkul: Çiçek kümesi sapı. Bir çiçek durumunda, bir çok çiçekten oluşan bir çiçek kümesini taşıyan sap.
Pek Doku: Gövde, yaprak ve yaprak sapında bulunan, canlı hücrelerden oluşmuş, hücre çeperleri kalınlaşmış, hücrelerinin boyları enlerinden büyük olan, bitkiye desteklik sağlayan dokulardır. 
Pektin:  Özellikle bitki hücrelerinin orta lamelinde bulunan büyük moleküllü, karbonhidrat karışımı maddeler.
Pektinat: Taraksı, tarak şeklinde. Yaprak ayasının bir tarağın dişleri gibi karşılıklı olarak ince ve derin parçalanmış olması.
Pektinaz   Pektin parçalayan enzim 
Pektolitik  Pektinleri parçalama yeteneğinde olan. Pektinaz enzimi içeren mikroorganizma. 
Pelajik (Y. Pelagios-denizde yaşayan) : Okyanus ortası gibi açık sularda yaşayan organizma.
Pelajik: Deniz ya da göllerde tabana tutunarak ya da serbest halde yaşayan canlılar. 
Peltat: Kalkansı, kalkan şeklinde. Yaprak sapının kenardan değil yüzeyden bir noktadan yaprak ayasına bağlı olması.
Penetrasyon: Nüfuz etmek, içine girmek, dalmak.
Penicillium Yaygın bir küf (mantar) cinsi. 
Penisilikasit  Çok sayıda Penicillium ve Aspergillus türü tarafından oluşturulan küf metaboliti.    
Penisilin  Penicillium notatum adlı küf tarafından üretilen ve bakteri hücre duvarının sentezini engelleyen bir antibiyotik. 
Penisilin :  " Penicillium notatum " isimli bir mantar tarafından üretilen ve bakteri hücre duvarının sentezini engelleyen bir antibiyotik.
Penta :   Beş  tane  anlamına gelir.
Pentamer: Her halkasında beş parça bulunan. Beş sepal, beş petal, beş stamen gibi.
Pentasiklik: Beş halkalı.
Peponidyunı: İç kısmında septumlar tarafından ayrılmamış sulu ve kabuğu derimsi alt durumlu bir ovaryumdan oluşmuş etli meyva.
Pepsin (Y. Pepsis-sindirim) : Midedeki hücreler tarafından salgılanan bir proteolitik enzimdir. Yalnız çok asitli bir ortamda çalışır ve optimum etkisi pH 2’de görülür.
Pepsin :   Midede   proteinlerin   sindirilmesinde görevli   enzim. Pepsinojen: Mide  ? suyunda bulunan  enzim.
Pepsin: Mide öz suyunda bulunan ve proteinleri sindiren enzim. 
Peptidoglikan: (Murein)Polisakkarit asit yapıda bakteri hücre duvarının yapısına giren bir moleküldür.
Peptit  yağı:    Protein   molekülünde  aminoasitlerin   birbirine  bağlayan  bağ. 
Peptit: Aminoasitler arasındaki bağlar. 
Pepton: Proteinlerin mide öz suyunda sindirime uğramış son hali.
Perennial (L . Per-boyunca+Annus-yıl) : Çok yıllık. Yıllarca canlı kalıp yaşamını sürdüren bitki.
Perferal Direnç : Kan damarlarının kasılma ya da gevşeme durumu. Kan basıncının saptanmasında önemli bir rol oynar. 
Perfoliat: Sancı. Sapsız yaprak ayası tabanının gövdeyi sararak gövdenin yaprak içinden geçiyormuş gibi göründüğü basit yaprak.
Periant: Çiçek örtüsü, çiçek örtü yapraklan. Taç ve çanak yaprakların tümü. Bir çiçekte erkek organlar ve dişi organ dışında kalan parçalar.
Periderm :  Ağacın kabuk kısmı.birçok gövde ve köklerde ikinci büyüme ile epidermisin yerini alan doku.
Perigin çiçek: Reseptakulum (çiçek tablası) çukurlanmış ve ovaryum çiçek tablasının tabanında serbest durumdadır. Çiçeğin diğer halkala-n (sepal, petal ve androkeum) reseptakulum çukurunun üst kenarından çıkar. Çiçek orta, ovaryum üst durumludur.
Perigon: Çanak ve taç yaprakların farklılaşmaması, aynı şekil ve aynı renkte olmasıyla meydana gelen çiçek örtüsü.
Perikarp :  Kalbin en dış örtüsüne verilen ad.
Perikarp: Meyva kabuğu, meyva çeperi. Meyva yaprağı (karpel) meydana geldikten sonra oluşan çeper.
Periost: Kemik zarı. Kemiklerin dışında bulunan, kemik dokunun beslenmesini onarılmasını sağlayan zar.
Perisikl (Y. Peri-çevresinde+Kyklos-çember) : Tek hücre sırasından oluşmuş parankima tabakası. Meristeme dönüşerek kök kambiyumu, mantar kambiyumu ve yan kökleri oluşturur.
Perisperm: Besler doku. Bazı tohumlarda bulunan ve tohum taslağı ö-zünden gelişen besleyici doku.
Peristalsis (Y. Peri-çevresinde+Stalsis-kasılma) : Üreter ya da sindirim sisteminin bir bölümü gibi içi boş tüp şeklindeki organların çeperlerinde kas kasılmasının ve gevşemesinin ritmik ve kuvvetli dalgaları. Bu dalgalar maddeleri tüp içinde hareket ettirmeye yarar.
Peristaltik:Sindirim sistemi gibi bazı organların çeperlerinde görülen ritmik ve kuvvetli kasılıp gevşeme hareketleri. Bu ritmik kasılma dalgaları organ içindeki maddeyi hareket ettirmeye yardımcı olur. . 
Peristom: Yosunlarda (Bryofitler) kapsül açıldıktan sonra ağızda bir ya da iki sıralı silli halka yapısı. Silyat protozoonlarda, denizyıldızlarında, halkalı solucanlarda, böceklerde, derisi dikenlilerde, vb. ağız çevresi bölgesi. 
Periton zarı: Karnın iç kısmını asarlayan zar, iki katlı karın zarı. 
Periton:Karındaki organları saran iki katlı karın zarı
Permeabilite (L . Per-arasından+Meare-geçirmek) : Geçirgenlik. Bir zarın belli maddeleri geçirebilme yeteneği.
Personal: Boğazı kapalı ve dudaklan eşit olmıyan iki dudaklan bir ko-rolladır, boğazı alt korollanın damak şeklinde ileriye çıkmış olan parçası ile kapanmıştır.
Pestisit:   Tarım bitkilerine zarar veren hayvansal ve bitkisel asalaklara karşı kullanılan kimyasal maddelerdir. Tarım koruma ilâcı. Mantarlarla mücadelede kullanılan pestiside fungisit, böceklerle mücadelede kullanılan pestiside insektisit, zararlı otlarla mücadelede kullanılan pestiside herbisit denir.
Pestisit: Tarım bitkilerine zarar veren hayvansal
Petal (Y. Petalon-yaprak) : Taç yapraklar. Bir çiçeğin başkalaşıma uğramış renkli yapraklardan oluşmuş halkası. Sepal halkasıyla stamen halkalarının arasında bulunur. Tipik parlak renkleri ve çekici kokularıyla tozlaşmayı sağlamak için böcek ve kuşları çeker.
Petal: Taç yaprak. Çiçeğin tacını oluşturan ve çoğunlukla göze çarpacak biçimde renkli olan parça.
Petaloid: Taç yapraksı. Renk ve şekil olarak taç yaprağa benzeyen.
Petiol (Y. Petiolus-küçük ayak, meyve sapı) : Yaprak sapı. Yaprağı gövdeye bağlayan sap.
Petiol: Yaprak sapı. Yaprak ayasını dala veya gövdeye bağlayan parça.
Petiolül: yaprakcık sapı. Bileşik bir yapraktaki yaprakcık sapı.
Petri Kutusu İçerisinde besiyeri olan, bakteri, fungus gibi canlıları üretmekte kullanılan düz, yuvarlak, kapaklı cam ya da plastik kap. 
Petroff - Hauser Lamı  Bakterilerin mikroskobik sayımında kullanılan özel bir lam.  .  
Peyzaj: Bir arazi parçasının ekolojik, biyolojik, yapısal ve tüm doğal özelliklerinin topluca anlatımı. 
PH : Bir sıvının asitlik ya da alkalilik derecesini gösteren hidrojen iyon konsantrasyonunun negatif logaritması.
PH:   —log   [H+]   Hidrojen  iyonu  konsantrasyonunun logaritmasının   (—)   işaretlisi. 
PH: Bir sıvının asit ya da bazlık derecesini gösteren hidrojen iyonu konsantrasyonunun negatif logaritmasıdır. 
Pi Elektronları : Tek ve çift konjuge bağlar sisteminde yer alan hareketli elektronlar. Yalnız tek bir atom ya da bağla değil, bir bütün olarak konjuge sistemle birlikte bulunurlar.
Pigment  Renk maddesi. 
Pigment: Bitkilerde ve hayvanlarda bulunan renk maddelerinin genel adı.
Pigment: Hücrelere özgü renk veren madde.
Pigment:Canlılarda kan, deri, yaprak, çiçek gibi yapılara renk veren maddeler.
Pikornavirüslar  İnsanlarda soğuk algınlığı ve hepatit A gibi hastalıklara neden olan, 28-30 nm çapında, tek iplikli RNA içeren, küçük, kılıfsız, ikozahedral kapsidli, bir virüs familyası. 
Piksid (piksidyum) kapsül: Kapaklı kapsül, kapaklı koruncak. Çevresel olarak yanlan ve bir kapak oluşturarak açılan meyva.
Pilos: Yumuşak tüylü. Yüzeyi ince zayıf ve yumuşak tüylerle kaplı olan.
Pilus Bakterinin zemine veya besin maddesine yapışmasını sağlayan ya da konjugasyon esnasında DNA aktarımını sağlayan iplik şeklinde uzantıları.
Pinnat: Tüysü. Uzamış bir eksen boyunca karşılıklı dizilmiş yapılar. Yaprakçıkları ana ekseni üzerine karşılıklı dizilmiş bileşik yap-raıt.
Pinnatifîd: Tüysü bölmeli. Yaprak ayasının orta damara doğru üçte birinden az bir şekilde parçalanması.
Pinnatilobat: Tüysü loblu, yaprak ayasının hafif şekilde loblar meydana getirmesi.
Pinnatipartit: Tüysü parçalı, yaprak ayasının orta damarına doğru yandan biraz fazla bir şekilde parçalanması.
Pinnatîsekt: Tüysü derin parçalı. Yaprak ayasının orta damara kadar derin parçalanmış olması.
Pinositoz Sıvının, sıvı yutucu hücre (Pinosit) tarafından kendi içine alınması. Endositozla küçük ya da sıvı partiküllerin hücre içine alınması olayı.
Pinositoz:   Sıvı maddelerin hücreye alınması
Pinositoz: Hücre zarından doğrudan geçemeyecek kadar büyük moleküllü sıvı maddelerin hücreye alınması.
Pinositozis (Y. Pinein-içmek+Kytos-hücre+Osis-koşul) : Hücre içmesi. Hücreler tarafından sıvı damlalarının absorbe edilmesi ve yutulması.
Pirenoid (Y. Pyren-meyve çekirdeği+Eidos-biçim) : Bazı protozoonların kroma toforlarındaki nişasta içeren tanecikli yapılar.
Pirimidinler : Karbon ve azot atomları içeren tek halkalı bazlar, nükleik asit bileşenleri.
Pistil (L . Pistillus-havan eli) : Dişi organ. Ovaryum, stilus ve stigmadan oluşan ve megasporlar üreten çiçek organı.
Pistil: Çiçeklerdeki dişi organ.
Pistil: Dişi organ. Bir çiçekte yumurtalık (ovaryum), boyuncuk (stilus) ve tepecik (stigma) dan oluşan parçaların tümü. bak. Ginekeum.
Pistillat: Yalnız dişi organı bulunan çiçek.
Pityalin : Tükrüğün bileşiminde bulunan,karbonhidratların  sindiriminde rol oynayan enzim.
Piyojen İltihaplı enfeksiyon yapan.  
Placodermi (Y. Plakos-tablet, yassı levha+Derma-deri) : Yalnız fosillerden bilinen ilkel çeneli balıklar. Bunların hem kemikli hem de kıkırdaklı balıkların ataları olduğuna inanılmaktadır.
Plak  Birkaç virüs üreme devresi sonunda bitişik hücrelerin ölmesi veya erimesiyle hücre tabakasında meydana gelen yuvarlak ve açık renkli bölgeler. 
Plak Oluşturan Birim  Bir materyalde katı besiyeri kullanılarak faj (bakteriyofaj ; virüs) sayımı yapılırken kullanılan deyim. Böylece sayımı yapılan materyalde sayım yapılan ortamda toplam faj sayısı değil, bunlar arasında sadece gelişerek plak oluşturanların sayıldığı belirtilmiş olur. Kısaca pob/ml ya da pob/g  olarak gösterilir. Türkçe kaynaklarda bu deyimin İngilizce'si olan Plague  Forming Unit 'in kısaltması olan pfu 'ya da rastlanmaktadır. 
Plankton (Y. Planktos-dolaşan) : Hemen hemen bütün sularda yaşayan küçük serbest yüzüşlü bitki ve hayvanlar.
Plankton: Suyun hareketiyle pasif olarak sürüklenen küçük canlıların genel adı.
Planktonik: Plankton yapısında olan ya da planktona ilişkin olan.
Plantigrad (L . Planta-ayak tabanı+Gradus-adım) : Tabanına basarak yürüme ile belirlenen kısmen yavaş bir hareket biçimidir.
Plasenta (L . Placenta-yassı kemik) : Kısmen embriyo, kısmen de ananın dokularında  (uterus duvarında) oluşan ve embriyoya besin maddesi ile oksijen taşıyan ve artık maddeleri atan bir yapıdır.
Plasenta: Anne ve yavru arasında, döl yatağı içerisinde kurulan ve madde alış verişine olanak tanıyan, damarlı ve süngerimsi yapı. 
Plasenta: Çoğu memelide embriyonun besin ve gaz alış-verişini sağlayan yapı.
Plastid (Y. Plastos-meydana gelmiş+İdion-küçültücü son ek) : Hücrenin özel bir organelidir. Örneğin kloroplast ya da amiloplast.
Plâstid:Bitki hücrelerindeki renk veren taneciklerin genel adı. Kloroplast, leukoplast gibi.
Plastit: Bitki hücrelerinde ve bazı bir hücreli canlılarda bulunan, çoğunlukla renk pigmenti de taşıyan bir organel.
Plastitler :    Kloroplast,   kromoplast   ye   lökoplast'ların   üçüne   birden   verilen   isim.
Plazma Zarı (Y. Plasma-oluşmuş bir şey+L . Membrana-deri örtüsü) : Hücreye tüm besin maddelerinin girdiği ve bütün metabolik artık ya da salgılarının atıldığı hücrenin canlı işlevsel kısmı.
Plazma:   Şekilli   elementlerin   olmadığı   kan.
Plazmid: Bakteri stoplazmalarında bulunan ve kromozom gibi davranan DNA'lar.
Plazmodyum (Y. Plasma-oluşmuş bir şey+Odes-benzer) : Cıvık mantarların diploid evresini oluşturan çok çekirdekli amipsi hareket eden canlı madde kütlesi. Spor oluşturarak üreyen ve sıtmaya neden olan tek hücreleri(hücreli) hayvanlar.
Plazmoliz (Y. Plasma-oluşmuş bir şey+Lysis-çözülme) : Bir hücrenin osmozla su kaybetmesinden dolayı sitoplazmasının büzülmesi.
Pleikasyum: Çok çatallı talkım. Ana eksenin ucunda bulunan çiçeğin altından aynı halkadan 3'den fazla dallanma olup bu dalların ucunda bulunan çiçeğin hemen altında halkasal dizilişli 3 veya daha fazla dallanma meydana getiren çiçek durumu.
Pleiotropik Gen (Y. Pleion-çok+Tropos-dönüş) : Belli bir bireyde birkaç farklı karaktere etki eden gen.
Pleksus (L . Plexus-örgü, şebeke) : Sinirlerde olduğu gibi birbirine bağlanan yapıların ağı.
Pleomorfik  Farklı morfolojik şekillerde olabilen. 
Pleomorfizm  Yaşam döngülerinde en az iki ya da daha fazla form gösteren mikroorganizmalar. Bir dermatofitin konidi oluşturmasının durmasını tanımlamak için de kullanılır. 
Pleura:Akciğerleri saran iki katlı zar. Akciğer dış zarı.
Ploidi (Y. Ploos-kat+Eides-benzer) : Bir hücrede kromozom takımlarının sayısı ile ilgili.
Plumoz: Tüysü-tüylü. Tüyün üzerinde tüysü ince yapıların bulunması. Kuş tüyünde olduğu gibi.
Pneuomokok Üst yolunum yollarında hastalık yapan bir bakteri.  .  
Pnömokok Lanset veya mum alevi şeklinde diplokok.İnsanda ve diğer memelilerde zatürre hastalığına yol açan bakteri.
Poikilotermal (Y. Poikilos-çeşitli+Therme-sıcaklık) : Çevrenin sıcaklığı ile değişen bir vücut sıcaklığına sahip olma:soğuk kanlı
Poikilotherm: Değişken vücut sıcaklıklı.
Polar Flagella   Hücrenin bir ucundan çıkan tek ya da demet halinde flagella.
Polarimetri : Polarimetre denilen cihazla yapılan, karbonhidratların polarize ışığı çevirmelerinden   faydalanarak   geliştirilen   miktar  tayini   metodu.
Polen (L . Polen-ince toz) : Tohumlu bitkilerin mikrospor kütlesi. (dölleyici erkek eleman)
Polen: çiçek tozu.
Polen: Çiçek tozu. Tohumlu bitkilerde anterlerin içinde bulunan çimle-nebilen erkek sporu.
Polen: Erkek organın başçığında bulunan, bitkinin genetik özelliklerini taşıyan, üremeyi sağlayan kısımdır. 
Poli :   Çok sayıda.
Polifletik: Çok kökenli sistematik birimler.
Poligam: Bir bitkide erdişi çiçeklerin, erkek ve dişi çiçeklerden biri ile beraber bulunması.
Poligen (Y. Poly-çok+Gennan-üretmek) : Aynı karakteri eklemeli olarak etkileyen iki ya da daha çok gen çifti.
Polihedral Virüsler  Kapsitleri düzenli 12 köşeli, 20 üçgen düzlemli, ikozahedral şeklinde, bakterilerde, çoğu bitki ve hayvanlarda görülen virüsler; adenovirüs, poliovirüs gibi. Polihedral virüsler. 
Polikarpi: Çok karpelli.
Polimer: Birden fazla benzer ya da farklı birimin, kovalent bağlarla birleşmesiyle oluşan yapı.
Polimerize: Polimer yapıda, polimer özelliği gösteren.
Polimorfizm (Y. Poly-çok+Morphe-şekil) : Bir türün üyeleri arasındaki biçim farklılıkları. Bir populasyonda birkaç farklı fenotipin görünmesi.
Polip (Y. Polypous-hastalık şişliği) : Hidra benzeri hayvanlar. Bazı Sölenterat’ların hayat devresinde sesil evre. Mukozadan oluşan çıkıntı.
Polipeptid: Protein molekülünün yapısında bulunan amino asit zincirlerinin bir parçası.
Polipeptit: çok sayıda aminoasidin birleşmesiyle oluşan organik molekül (örneğin protein). 
Polipeptit: İkiden fazla amino asitin bir araya gelmesiyle meydana gelmiş yapı. 
Polipeptit:Protein molekülünün yapısında bulunan amino asit zincirlerinin bir parçası.
Poliploid: 2n'den fazla sayıda kromozom içermesi.
Poliploidler (Y. Poly-çok+Ploos-kat) : İkiden daha çok homolog kromozoma sahip olan organizmalar.
Polisaj: Makine sanayiinde parlatmak.
Polisakkarit: Çok sayıda monosakkaritten meydana gelen organik bileşikler.
Pome:  Basit   yalancı meyva.  Hipantiyumu  etlenmiş alt durumlu bir ovaryumdan meydana gelen meyva. Elma. Armut, Ayva gibi.
Populasyon : Belirli bir coğrafik bölgeye yerleşen bir tür bireylerinin oluşturduğu grup.
Populasyon: Aynı türün bireylerinden oluşan yaşama birliği ve toplumudur. 
Populasyon: Belirli bir bölgede yaşayan aynı türe ait bireylerin oluşturduğu topluluk.
Populasyon: Bir yerde bulunan ve aralarında gen alış verişi olan bireyler topluluğu.
Popülasyon Kantitatif karakterler gibi bazı değişkenlerin ölçülmesi için örneklerin alındığı çok sayıda bireylerden oluşan grup. Belirli bir bölgede yaşayan bir türün bireyleri.
Por :   Hücre   zarında   bulunan   delikler.    Besin   maddelerinin   geçmesi   içindir.
Por: Açıklık, delik. 
Por: Gözenek, küçük delik.
Porifera (L . Porus-delik-Ferre-taşımak) : Sünger filumu. Vücut çok sayıda porla delinmiştir. Buralardan su içeri girer ve besin süzülür.
Porisid kapsula: Delikli kapsül.delikli koruncak. Tohumları, kapsülün tepe bölümünde bulunan deliklerden dökülen çok karpelli kuru meyva.
Portal Sistem (L . Porta-kapı) : Bir bölgenin kanını toplayan ve yürek yerine diğer organlardaki kılcal damalara uzanan toplardamarların bir grubu.
Poxviridae  Bazı hastalıklara neden olan, oldukça büyük, 200-300 nm çapında kompleks, tuğla şeklinde, çift iplikli DNA içeren kılıflı bir virüs familyası. 
Predasyon (L . Praedatio-yağma etmek) : İki tür arasındaki ilişki. Bir tür diğer tür üzerinde zararlı etki yapar, ancak onsuz yaşayamaz. Bu tür diğerini öldürür ve yer.
Predatör: Besin olarak diğer canlıları yakalayıp öldüren canlı, avcı.
Prekursor (L . Preacurrere-önde gitmek) : Öncü. Bir metabolik yol içinde başka maddeden önce gelen madde. Başka bir maddenin sentezlendiği madde.
Prevalans Toplumda aynı süre içinde belli bir hastalığa tutulanların sayısı.
Pridoksin :   B6 vitamini.
Primer: Birinci derecedeki, ilkin, esas. 
Primitif Oluk (L . Primitivus-ilk) : Mezodermin şekillenmesi ve hücrelerin hareketinin bir sonucu olarak balık, sürüngen, kuş ve memeli yumurtalarındaki disk üzerinde gelişen uzunlamasına bir oluk. Bu yapı blastoporun kenarlarına homolog olup embriyonun sonradan oluşacak uzun eksenini simgeler.
Primordiyum (L . Primordium-başlangıç) : Bir organ ya da kısmın embriyonik gelişme sırasında görülen ilk belirtisi.
Proboscis: Genellikle vücudun ön kısmında ve ağız yakınında bulunan, veya tamamen ağız yapısını teşkil eden hortum. 
Probosis (Y. Pro-önde+Boskein-beslenmek) : Bir hayvanda genellikle beslenme de kullanılan burun ya da baş kısmındaki hortuma benzer yapı.
Profaj (1)  DNA'sı konakçı bakterinin DNA'sıyla kaynaşıp kopyalanan enfeksiyon yapmayan,kararlı provirüs formu. 
Profaj (2)  Bazı durumlarda konakçı DNA'sıyla kaynaşmayan faj DNA'sı 
Profaz (L . Pro-önce+Y. Phasis-görünüş) : Mitozun ilk evresi. Bu evrede kromatin iplikleri kısalır, kromozomlar belirgin hale gelir ve iğ oluşur.
Progesteron (L . Pro-önce+Gestus-taşımak) : Plasentada ve ovaryumun Corpus luteumun’da üretilen hormon. Estrodiol ile kızgınlı ve ay halini düzenler ve embriyonun döl yatağında tutunmasını sağlar.
Proglotis (L . Pro-önce+Glottis-dil) : Bir şeritin vücut parçaları.
Prokaryot  Bakteri ve virüslerde olduğu gibi gerçek bir çekirdeğe sahip olmayan organizmalar. 
Prokaryot hücre: Zarla çevrilmiş özel organelleri ve gerçek çekirdeği olmayan hücreler. Bakteriler ve mavi-yeşil algleri içine alan monera alemindeki canlılar.
Prokaryot: Zar ile çevrili olan gerçek organelleri bulunmayan organizmalar, bakteri ve mavi-yeşil algler. (Bkz. Prokaryot ve ökaryot hücreler arasındaki farklar) 
Prokaryotik hücre :Zarla çevrili çekirdeği olmayan basit hücre.
Prokaryotlar (L . Pro-önce+Karyon-çekirdek) : Çekirdek zarları, plastidleri ve golgi aygıtı olmayan organizmalar. Bakteri ve mavi-yeşil algler.
Prokumbent: Yatık. Toprak üzerinde yatık olarak uzayan ancak nod-yumlarda köklenmeyen gövdeler.
Pronefroz: Omurgalılarda görülen en basit böbrek tipi.
Proprioseptör (L . Proprius-birinin kendi malı) : Vücudun durumu, hareketleri kas gerilimi hakkında beyne bilgi veren iç duyu hücreleri.
Prosimi (L . Pro-önce+Simia-kuyruksuz maymun) : Yaşayan ilkel bir primat ya da primatların ilk atası.
Prostat (Y. Prostates-önde duran biri) : Memeli erkeğinin büyük yardımcı eşey bezi. Bu bez deferensle birleştiği kısımda üretrayı sarar ve büyük ölçüde seminal sıvı salgılar.
Prostetik Grup (Y. Prostithenai-eklemek) : Bir enzime sıkıca bağlanan bir kofaktör.
Protallus: Protal. Haploit yapıdaki gametofit. 
Protalyum: ön çim. Sporlu bitkilerde sporların çimlenmesi ile oluşan ve eşem organlarını taşıyan haploid evre.
Proteaz  Protein parçalayan enzim 
Proteaz: Proteinlerin peptit bağlarını koparak yıkılmasından sorumlu olan enzim, proteinaz. 
Protein  Metabolizması :    Protein  oluşumu  ile  ilgili  vücuttaki  bütün  hadiseler.
Protein : Latince proteus kelimesinden gelmektedir. Hayat veren madde demektir. Canlıların   hayatiyetlerini   devam   ettirebilmeleri   için   elzem   olan   madde.
Protein Miktarı Tayini ile Sayım  Standarda dayalı indirek bir sayım yöntemi.  . 
Protein: Yapısında karbon, hidrojen, oksijen ve azot gibi elementleri bulunduran temel moleküllerdir. Amino asitlerin peptid bağlarıyla birleşmesinden oluşur.
Proteinler (Y. Protos-ilk) : Karbon, hidrojen, oksijen, azot ve genellikle kükürt ve fosfor içeren makromoleküller. Peptid bağlarıyla bağlanmış amino asit zincirlerinden oluşur. Bütün hücrelerde ana bileşiklerden birisidir.
Proteinüri :    İdrarda   protein   çıkması.
Proteolitik  Proteinleri parçalama yeteneğinde olan. Proteaz enzimi içeren mikroorganizma. 
Proteoliz :  Proteinlerin amino asitlerine kadar parçalanması işlemi.
Proteus Davranışı (Y. Proteus-umulmadık şekilde yakalandığı zaman şekli değişen Yunan mitolojisinin deniz tanrısı) : Predatörler tarafından kovalandığı zaman avın düzensiz, beklenmedik değişik hareketleri. 
Protist Protista üyesi mikroorganizma.
Protista 1.Tüm mikroorganizmaları içine alan alem. Daha sonar prokaryot ve ökaryot olanlar farklı alemlere ayrılmıştır.Protozoa, flagellata, cıvık mantar, bazı alg ve mantarlardan oluşan organizmalar dünyası. 2.Alçak Protista:Bakteriler,mavi-yeşil algler. 3.Yüksek protista:Mantarlar,protozoalar ve algler.
Protokooperasyon (Y. Protos-ilk+Cooperatio-çalışmak) : Birlikte bulundukları zaman birbirlerinden yararlanan iki populasyon arasındaki ilişkiler. Ancak birinin yokluğunda diğeri yaşamını sürdürebilir.
Proton (Y. Protos-ilk) : Bütün atom çekirdeklerinde bulunan pozitif elektrik yükü ve bir nötronunkine eşit kütlesi olan temel partikül.
Protonefridyum (Y. Protos-ilk+Nephridios-böbrekler) : İlkel omurgasızların ve bazı ileri hayvanların larvalarındaki alev hücresinden oluşan boşaltım organı.
Protonefridyum: Bazı ilkel omurgasızlarda görülen, bir uçta alev hücreleriyle başlayan ve dallanan kanalların bir merkez kanalla birleşerek, dışarıya açıldığı boşaltım organı tipi.
Protonema (Y. Protos-ilk+Nematos-iplik) : Kara yosunlarında, üzerindeki dik bir gövdenin geliştiği ve bu gövdeye tek sıralı hücreden oluşan sarmal yaprak halkasının bağlandığı ipliksi yeşil yapı.
Protoplast Hücre duvarı tümüyle uzaklaştırılmış bakteri hücresi. 
Protoplazma: Hücrenin çekirdeği ile sitoplazmasına verilen ad.
Protostomia: Embriyodaki blastopor, gelişerek ağzı oluşturur. Anüs, ağzın tam karşısında, arka bölgedeki ektodermin çökmesiyle gelişir. Genellikle, şizosöl sölom, spiral segmentasyon, ve mozaik gelişim ile birlikte anılır. 
Protozoa Tek hücreli, heterojenik bir mikroorganizma grubudur. Bazıları hayvan, bazıları da bitki hücresine benzerlik gösterirler.  
Protozoa (Y. Protos-ilk+Zoon-hayvan) : Amoeba, ciliata, flagellata ve sporozoa ’yı kapsayan tek hücreli hayvanların filumu.
Protozoon :  Tek hücreli canlılara genel olarak verilen ad (örneğin algler, mantarlar, bakteriler vs.)
Protozoon: Tek hücreli canlılara genel olarak verilen ad.
Protrombin :    Kanın   bileşimini   oluşturan   protein   yapısındaki   madde
Provirüs  Konak hücre kromozomuna entegre olabilen virüs DNA'sı. Dölden döle bulaşıcı virüs meydana getirmeden taşınır. 
Pseudocoelomata: Gerçek söloma sahip olmayan canlılar. Embriyonel dönemdeki blastosöl'ün devamıdır. Sadece dış kısmı mezoderm ile çevrilidir. 
Pseudopod (Y. Pseudes-yalancı+Podus-ayak) : Bir amip ya da amipsi hücrenin geçici sitoplazmik çıkıntısı. Bu çıkıntı hareket ve beslenmede kullanılır. 
Pseudopod : Bazı tek hücrelilerin hareket etmek veya besin almak amacıyla sitoplazmasının dışarıya doğru oluşturduğu uzantılardır.
Pseudopod: Amip benzeri bir hücrelilerde ve fagositoz yapan diğer hücrelerde bulunan sitoplazma uzantıları, yalancı ayak. 
Pseudosölom (Y. Pseudes-yalancı+Koilia-boşluk) : Mezoderm ve endoderm arasındaki vücut boşluğu. Kalıcı bir blastösol.
PSI Pound square inch. pound/ inch kare olarak basıncı gösterir. Standart otoklavlamada kullanılan sıcaklık değeri 121 C 'da basınç 15 psi 'dir. 
Psikrofil  Serin (15 C altında) sıcaklıkları seven ve bu sıcaklıklarda optimum gelişen. Bazı mikrokoklar tipik psikrofil karakterli bakterilerdir. Psikrofil mikroorganizmalar ile ilgili çalışmalarda inkübasyon sıcaklığı genel olarak  +7 C 'dır. Ayrıca bakınız ; mezofil, termofil, ekstrem termofil, termolabil, termostabil, psikrotrof, termodurik. 
Psikrotrof  Aslen mezofil karakterli olduğu halde psikrofil sınırlarında da gelişebilen, soğuğa dayanıklı, psikrotolerant. Yersinia enterocolitica ve Listeria monocytogenes tipik psikrotrof bakterilerdir. Ayrıca bakınız ; psikrofil, mezofil, termofil, ekstrem termofil, termolabil, termostabil, termodurik 
Psilopsida (Y. Psilos-çıplak) : Tracheaphyta’nın bir alt filumu, en ilkel vasküler bitkilerdir. Bunlar köksüzdü veya yapraksız ya da pula benzer küçük yaprakları vardır. Günümüzde yaşayan yalnız üç türü bilinmektedir.
Psöydopodya  Amipsi hareketi sağlamak üzere hücrede oluşturulan geçici çıkıntı, yalancı ayak.
Pteropsida (Y. Ptero-kanat) : Eğrelti otları, kozalaklı bitkiler  ve çiçekli bitkileri kapsayan Tracheophyta’nın bir alt filumu. Bitki dünyasındaki en geniş grup.
Puberulent: Seyrek tüylü. Yüzeyi ince kısacık yumuşak seyrek tüylerle kaplı olan.
Pubesent: Yüzeyi çok kısa, zayıf ve sık tüylerle kaplı olan.
Pulvinus (L . Pulvinus-yastık) : Yaprak sapının gövdeye birleştiği yerde bulunan yastığa benzer şişkinlik.
Punktat: Benekli, noktalı. Kalem ucu ile yapılmış gibi dağınık benekleri, noktalı olan.
Punktulat: Benekcikli, noktacıklı. Yüzeyde küçük benekcik ve noktaları olan.
Pupa (L . Pupa-oyuncak bebek) : Bir böcek gelişmesinde larva ve ergin dönemleri arasındaki bir evre. Beslenmeyen ve hareket edemeyen bir hayat formu.
Puplaşma Bazı böceklerin larva evresinin sonunda beslenmesiz ve hareketsiz belli bir zaman devresine girerek ergin organizmaları meydana getirmesi olayıdır. 
Puplaşma: Bazı böceklerin larva evrelerinin sonunda beslenmesiz ve hareketsiz belli bir zaman devresine girerek ergin organizmaları meydana getirmesi olayı.
Pustikulat, pustulat: Siğilli, siğil şeklinde çıkıntıları olan. Yüzeyi küçük ve hafifçe kabarık, siğile benzer kabarcıklarla kaplı olan.
Pürinler (Pure ürinin karışımı) : Birbirine bağlanmış iki halkada karbon ve azot atomları içeren organik bazlar. Nükleik asitlerin ATP, NAD ve diğer biyolojik aktiviteli maddelerin bileşenleri.
Pütrifaksiyon (L . Pucrefactio-çürüme) : Amino asit ve proteinlerin enzimatik yoldan anaerobik bozulumu.